Süper Besinler Nelerdir?

Besin kaynaklarını anladık. Bir de süper besinler var. Mutfağımın süperleri, vücudunuzu korumanız için doğada bulabileceğiniz süper besin kaynakları. Bu besinler mineral, vitamin, antioksidan, temel yağ asitleri ve bitkisel gıda açısından diğerlerine oranla çok daha zengin oldukları için onlara süper besinler deniyor. Adları süper olsa da kolay bulunabilen mutfağımızın bu sessiz kahramanlarının faydaları neler ve isimleri neler? Gelin onlarla tanışalım şimdi.

Süper Besinler:

  • Kan şekerini sabit tutmaya yardımcıdır.
  • Kalp krizi riskini, kötü kolesterolü azaltarak, iyi kolesterolü artırarak ve kan basıncını düşürerek azaltır.
  • İltihaplanmayı azaltır veya yok eder.
  • Bazı kanser türlerine yakalanma riskini azaltır.
  • Bağışıklığı güçlendirir.
  • Metabolizmayı hızlandırır ve kilo kaybına destek olur.
  • Toksinleri vücudunuzdan uzaklaştırır.
  • Sindirim sağlığını destekler.

İşte bu kadar faydalı bu benim canım süper besinlerim. Peki onlar neler mi?

  • Yabanmersini – Muhteşem antioksidan
  • Frambuaz – Antioksidan
  • Kızılcık – C vitamini bombası
  • Brokoli – Süper yeşil
  • Karabuğday – Mütevazı iyilik
  • Brüksellahanası
  • Lahana

  • Havuç
  • Karnabahar
  • Kiraz
  • Siyah çikolata
  • Ispanak
  • Pancar yaprağı
  • Karalahana
  • Pazı

  • Yumurta
  • Balık
  • Üzüm
  • Yoğurt – Probiyotik deposu
  • Matcha – Antioksidan kraliçesi
  • Acı biber – Antioksidan ve C vitamini
  • Kivi – Antioksidan ve C vitamini
  • Limon- C Vitamini deposu
  • Mango
  • Kavun
  • Mantar
  • Fındık fıstık
  • Yulaf

  • Zeytinyağı
  • Turunçgiller
  • Papaya
  • Şeftali
  • Ananas
  • Kabak
  • Nar
  • Kinoa
  • Somon
  • Kabak çekirdeği
  • Ay çekirdeği
  • Balkabağı

  • Sarmısak
  • Soğan
  • Elma
  • Enginar
  • Kuşkonmaz
  • Avokado

  • Muz
  • Bezelye
  • Pırasa
  • Pancar
  • Böğürtlen
  • Çilek
  • Domates
  • Tonbalığı
  • Buğday rüşeymi
  • Bulgur

Şaşırdınız mı? Süper besinler bunlar. Evet adları süper ama kendileri ne kadar mütevazılar. Evet, bu mutfağımızın aşina sıcak yüzleri size fayda vermek için bekleyen gerçek kahramanlar. Yapmanız gereken tek şey, onlara mutfağınızda daha fazla yer açmak ve her gün mutlaka tüketmeye özen göstermek. Çocuklarınızın önüne de bu besinlerden hazırlanmış yemekleri koymak.

Bütün bu besinler doğal olarak evimiz, soframıza gelebilirler. Besinler bizi vezir de eder rezil de. Vezir edenleri uzun uzun anlatayım, rezil edenleri ise hemencecik.

Uzak Durulacaklar:

Öncelikle işlenmiş gıdalardan uzak durun.

Peki işlenmiş gıda ne demek?

Tüketimi daha kolay, tadı daha güzel, buzdolabınızda da bozulmadan aylarca kalabilecek o ürünlerden bahsediyorum. İçerisinde sentetik koruyucular, kıvam artırıcılar, şekerler, aromalar olan ve uzun süreli dayanan paketli tüm şeyler. Market raflarındaki bakliyat, sıvı yağlar dışındaki paketlenmiş her şey, dondurucularda hazır tüm ürünler, gittiğiniz fastfood restoranında önünüze gelen hamburger ve patates kızartması. Basitçe, uzun dayanmaları için pek çok katkı maddesi eklenen, ayrıca tatları iyi olsun diye aroma, tat ve renk eklenen ürünler. Çocuğunuza çok severek verdiğiniz o meyveli yoğurt mesela. İşte taa üretim aşamasında besinlere ürünün tadını ve hoş kokusunu artırma, renk verme, raf ömrünü uzatma ve besin değerini artırma amacıyla eklenen, çoğu zaman insan sağlığına zararlı, hastalıkları tetikleyen, miktarca çok az iseler bazen ürünün etiketinde içindekiler bölümünde yer almayan maddeler içerirler. Bu maddelerden bazıları; asitler, hormonlar, antibiyotikler, topaklanma ve kopuk önleyiciler, yapay aroma ve tatlandırıcılar, kimyasallar, boyalar, tat artırıcılar, koruyucular, tuz, dengeleyiciler, şeker, steroidler ve kıvam artırıcılardır.

Sonuç?

İşlenmiş gıdaların raf ömrü arttıkça insanın ömrü kısalır.

Lütfen işlenmiş gıdaları değil mutfağınıza, evinize sokmayın. Bakın işlenmiş gıdaların paketlerini açıp doğada bırakın, karıncalar gelmiyor, böcekler yemiyor. Ağzı açık şekilde bir hafta dışarıda bırakın, bozulmadan duruyor. Gıda nasıl olur da bozulmadan durur değil mi? Canlı olmayan şeyler bozulmaz bunu unutmayın. Doğa çok akıllı, sistemine uygun olmayanı anlıyor ve içine almıyor. O zaman bize ne oluyor, kâinatın en akıllı varlıkları hani bizdik? Hangi ara aklımızı bıraktık? Ya da bilgeliğimizi?

Yapmayın! Vücudunuz ve siz canlısınız.

Siz nasıl yiyorsunuz? Çocuğunuza mı yediriyorsunuz? Hayır, bunu bırakıyorsunuz.

Bu yüzden canlı besinler ile beslenmemiz gerekiyor. Vücudumuz şöyle çalışıyor: Dengelenmeye ihtiyacınız var. Bütünsel yaklaşımda, siz hücrelerinden organlarına yaşayan, üstelik hücrelerinin her biri her an statik elektrik üreten bir canlısınız. Yani vücudunuza aldığınız her şeyin hücresel boyutta canlılığınıza katkısı olan şeyler olmaları gerekiyor. Sindirim sistemimizdeki enzimlere biyodinamizm diyoruz. Hücresel boyutta canlılığı olan bedeninize en uygun yiyecek grupları çiğ sebze, meyve ve filizlerdir.

Siz raf ömrü 18 ay olan, içerisinde ise doğaya ait olmayan malzemelerin olduğu sentetik şeyleri mi, yoksa canlı ve tamamen doğaya ait bir şeyi mi yemeyi tercih ederdiniz? Yediğiniz her şey vücudunuzda kimyasal reaksiyona yol açıyor, duygularınızı bile yönetiyor. Aşırı şeker yemek karaciğerinizi yorduğu gibi, karaciğer aynı zamanda pankreas ile beraber de çalıştığı için ensülin salınımı nedeniyle aslında ruh halimizi de etkiliyor. Çin tıbbında da karaciğer dengesizliğinin öfke patlamaları nedeniyle tetiklendiği vurgulanıyor. Şeker yedikçe fiziksel boyutta aşırı dengesiz enerjiye sahip olacak, ruhsal ve zihinsel boyutta öfkeli, kindar, alıngan, kolay bırakmayan karakter özelliklerine ve ruh haline sahip olacaksınız. Sentetik, işlenmiş gıdalardan uzak duracağız, sonra yemeğimizi yediğimizi fark ederek, tadını çıkararak ve yavaş yiyeceğiz, çok çiğneyeceğiz, böylece tokluk hissimiz başlayacak, TV veya bir şey seyrederken, konuşurken değil sadece yemeğe konsantre olacağımız bir ortamda yiyeceğiz, çiğnediğimiz her lokmayı yuttuğumuzu hissedeceğiz, yediğimizin hikâyesini merak edeceğiz, çünkü o bizi besliyor.

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.