Niyetini Tezahür Ettirmek için 4 Adım

Bugün sana çok önemli 4 tane ipucundan bahsedeceğim: Niyetlerini gerçekleştirmenin 4 temel adımı.

Niyetleri biraz konuştuk. Niyetin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Eğer tesadüfen bu yazı karşına geldiyse, bu Ayşe Tolga da ne anlatıyor diyorsan, öncelikle “niyet ve dilek arasındaki farkı” ve “niyet ve tezahür kodları nedir” yazılarımı okumalısın. Lütfen biraz onları incele ve gel ki burada ne dediğimi daha iyi anlayacaksın.

Niyetler karar içerir, niyetler eylem içerir, niyetler proaktiftir dedik. Niyet sahibi kişi niyetini evrene sunduğunda ki bu evren dediğimiz şey aslında içinde yaşadığımız, gerçeklik dediğimiz tüm alandır, kuantum evrendeki sonsuz olasılıklar alanında ortaya çıkmak üzere, tezahür etmek üzere bekleyen potansiyellerin her biridir. O yüzden neye niyet edersen aslında o gerçekleşir. Sadece niyetlerin gerçekleşmesinin önünde farkında olmadığın bazı blokajlar, engeller olabilir. İşte bu blokajlar ve engeller nelerdir?

Bunlar bilinçaltımız diye konuşmuştuk ve bu bilinçaltımız bizlere çocukluğumuzdan itibaren ailemiz olsun, içinde yaşadığımız toplum olsun, kendi yaşam tecrübelerimizden kendini kazandığımız duygular, inançlar ve alışkanlıklar demiştik. Bütün onları temizlediğimizde alan temizlenir ve biz de netlik ve berraklık kazanırız. İşte kuantum alan ve sonsuz potansiyellerin tezahür ettirilebilmesi, bu netlik ve berraklık alanına bağlı. Öncelikle geçmişten getirdiğin ve farkında olmadığın bilinçaltındaki bütün pislikleri temizlediğinde ortalık netlik kazanır.

“Titreşimi Yükselt Hayatın Değişsin” isimli bir kitabım var. Bu kitapta da anlattığım Sir David Hawkins isimli İngiliz bir bilim adamının 20 senedir yaptığı bir araştırmanın sonucu olarak ortaya koyduğu bilinç haritası isimli bir haritaya sahibiz. Bu bilinç haritası binlerce gönüllü denek üzerinde onların beyin dalgaları ölçülerek yapılmış. Beyin dalgalarından çıkan EEG sonuçlarında düşük ve yüksek titreşim duygular bulunmuş. Yani duygularının ve düşüncelerinin ve frekansı olduğunu biliyor muydun? İşte Sir David Hawkins’in sunduğu bu bilinç haritasında yer alan yüksek ve düşük titreşim duygulardan hangilerine sahip olduğunu anlayarak da niyetlerinin tezahür etmesini ya da niyetlerinin senden uzaklaşmasını sağladığını fark etmeni istiyorum.

Farkında olmadan sahip olduğumuz bilinçaltı negatif düşünceler genelde düşük titreşim duygulardır. Bunlar utanç olabilir, öfke olabilir, kızgınlık olabilir, kibir olabilir, gurur olabilir. Her ne ise o, ifade edilmemiş ama yaşamında bir gölge gibi seninle beraber her yere gelen ve yaşamında olmasını arzu ettiğin iyi şeylere, güzelliklere bolluk berekete engel olarak senin arkandaki bir değnek olabilir. O yüzden bilinçaltı temizliği çok önemli ve bilinçaltı temizliğini nasıl yapacağını bazı videolarda izletmiştim. Eğer izlemediysen o videolardan birini izle lütfen. Çünkü orada sana çok faydası olacak, çok önemli bilgileri paylaşıyorum. O yüzden şimdi niyetlerinin gerçekleşmesi için 4 önemli adımı anlamadan önce niyetlerini nasıl bir ortamda gerçekleştirdiğini anlamam lazım.

Daha önce zihin odaklı yaşamın ego yaşam ve kalp odaklı yaşamın da eko yaşam olduğundan bahsetmiştim sana. Dünya üstünde gördüğümüz şu anda çok materyalizasyon dediğimiz materyal dünya, yani maddi alana bağlı olarak yaşayan kapitalizmin getirdiği çok ego odaklı bir toplum ve ego odaklı kişilerden bahsediyoruz. Egonun kurtulmamız gereken değil, terbiye etmemiz gereken bir şey olduğunu biliyoruz. Zihnimizi ise yaşamımızın yöneticisi değil, yaşam kalitemizi kolaylaştırıcı bir uzaktan kumanda gibi düşünebiliriz. Ancak zihin odaklı ve yaşamımızı tamamen zihnimizin yönettiği bir yaşamda yaşam kalitesinden bahsedemeyiz. Bizim daha çok zihin ve kalp dengesinde bir yaşama ihtiyacımız var. Yani maddi olduğu gibi mana alemi dediğimiz ruhsal tarafımıza da yüce yaratıcının bize sunduğu sonsuz bolluk bereket alanına bağlı olduğumuz o maddi olmayan, yani görünmeyen alanda da bağlantıda ve dengede bir yaşamda olmalıyız. Ben o yüzden eğer niyetlerimi gerçekleştirmek istiyorsam bir ayağımın madde aleminde bir ayağımınsa madde olmayan alemde olduğunu bilmek zorundayım. Bu madde olmayan alem kuantum fiziğinde bildiğimiz ve görünen, kütlesel olarak ölçülebilen %4’lük gerçek alanın dışında %96’lık görünmeyen evrendir sevgili dostlar.

Size ben burada bir hurafeden bahsetmiyorum. Tüm dünyada fizikçilerin dünyaya sunduğu bir bilgiden bahsediyorum O yüzden dediğim şeye çok dikkat edin lütfen. %96’lık bir görünmeyen evrendeyiz ve buna karanlık madde ve karanlık enerji denmekte. Karanlık madde ve karanlık enerji denmesinin sebebi henüz insanlığın teknik ve bilim olarak bu teknolojide var olmaması. Ama bu onun orada olmadığı anlamına gelmiyor. İşte niyetlerin, sonsuz olasılık alanında tezahür ettirmek için bekleyen potansiyellerin hepsi bu %96’lık alanda. Eğer sen hayatının bilinçli bir niyet gerçekleştiricisi, tezahür ustası olmak istiyorsan bütün bu gerçekleşmek için tarlada bekleyen tohumları güzelce suluyor olman lazım. Nasıl sulayacaksın? İşte sana anlatacağım 4 metotla sulayacaksın.

Niyetlerin gerçekleşmesi için 4 adımın birincisi: Bekleme yapma, ilerle. Şimdi aklına bir fikir geldi diyelim. Belki çok güzel bir iş fikri kurdun, bir girişimci olacaksın. Yepyeni bir dijital iş kurmaya çalıştın ve bu aklına geldi. Sen bunun üzerine eğer 3 ay beklersen o fikir uçar gider. Bekleme yapma, hemen eyleme geç. Bildiğimiz şey şu ki arkadaşlar, eylem dediğimiz şeyde seri olmamız gerekiyor. Dolayısıyla eğer sen bu fikri ortaya koyduktan sonra 72 saat içerisinde bununla ilgili bir eylemde olmazsan, bu niyetin artık çöpe atacağın bir niyet olur. Öncelikle niyetini gerçekleştirmek için somut bir adım atman gerekiyor. O yüzden niyetini gerçekleştirmenin ilk adımı eylemde olma, hızlı olma, seri olma ve hemen eyleme geçme. Bunu yapabilmen için nelere ihtiyacın olduğunu söyleyeyim. Bir dijital iş girişimiyle ilgili bilgi araştırması yapabilirsin. Hemen bir internet sitesi almak zorunda değilsin. Ama en azından sitenin isminin ne olacağını, domain isminin ne olacağına karar verebilirsin. Fikir sahibi olmak için kitaplar araştırabilirsin, markalara bakabilirsin. Yani sen tezahür ettireceğin niyetinle çalışmaya başlamalısın. Bu ilk kuralımızdı. O yüzden bekleme yapmadan hemen eyleme geçmen gerekiyor. Bunun üzerine ben birkaç gün yatayım, ben bunu biraz daha kurayım hayal edeyim diyorsan olmaz. Hemen eyleme geçebilir, bir şeyler yazabilirsin. Bir defterin vardır, bir şeyler çiziktiriver, hemen bir şeyler karala, hemen onunla ilgili araştırmalara başla. Fikirlerini, niyetlerini, vizyonlarını koyacak bazı çalışmalar yapabilirsin. Bununla ilgili önemli şeylerden bir tanesi niyet tablosu yapmak mesela. Daha önce hiç niyet tablosu yapmadıysan benim en çok izlenen videolarımdan bir tanesi olan niyet tablosu videomu izleyebilir ve niyet tablosu yaparak yepyeni vizyonlarını oluşturabilirsin.

Niyetlerini gerçekleştirmenin ikinci kuralı şu: Korkuyu mu seçiyorsun, sevgiyi mi seçiyorsun? Biraz önce sana ego odaklı ve eko odaklı yaşamdan yani zihin odaklı ve kalp odaklı yaşamdan bahsetmiştim. Ego odaklı yaşam dediğimiz yaşam, gündelik yaşamımızda gördüğümüz korku odaklı yaşamdır. Çünkü içinde yaşadığımız sistem bizi her zaman rekabet içerisinde tutmaya çalışır. İçinde olduğumuz sistem bize her zaman sahip olduklarımızın bizden alınacağını, biteceğini söyleyen yani limitleyici bir sistemdir. Her zaman daha fazlasına ihtiyaç duymanızı sağlar ve seni limitler. Bir paran vardır, paran bitebilir. Sağlığın vardır, sağlığın tükenebilir. Sevdiğin, mutlu olduğun bir ilişki vardır, o ilişki bitebilir. Bu inançlarla sen korku içinde yaşamaya başlarsın. Bu, zihin odaklı bir yaşamdır. Çünkü zihin odaklı yaşamı olanlar, zihinlerinin yönettiği insanlar genelde her şeye korkuyla bakarlar. Bunu anlamanın basit bir yolu var: Hayatta seni zihninin yoksa kalbinin mi yönettiğini anlamak için titreşim seviyene bakabilirsin. Eğer olayları olduğu gibi algılayan, yargıda bulunmayan, insanlardan çok fikirlerle ilgilenen biriysen genelde kalp odaklı yaşayan birisin. Ama insanlarla çok ilgiliysen, çok konuşuyorsan, herkesi çok yargılıyorsan -başta kendini-, her zaman bir mükemmeliyet algın varsa, sahip olduğun bir şeyi elde eder etmez başka bir şeye daha arzu duymaya çalışıyorsan evet dostum maalesef üzülerek söylemeliyim ki birazcık ego odaklı yaşamdasın.

Ego odaklı yaşam seni bir çöreğin peşinde koşan bir yarış atı gibi sürekli yeni hedeflere yeni hedeflere doğru koşturur ama sonunda hep mutsuz olursun. Çünkü ego odaklı yaşam genelde dopamin bağımlılarının yaşamıdır. Dopamin dediğimiz şey haz ve ödül odaklıdır. Haz ve ödül hiç bitmez. Çünkü o ödül çöreği hep ileride koşmaktadır ve sen onun arkasından koşacaksın. Hiçbir zaman elindekinin değerine bakmayacaksın, kendi tabağına değil hep başkasının tabağına bakacaksın. Yaptığın bütün büyük başarılarda bile kendini onaylamayacaksın. Aferin demeyeceksin, daha iyisini yapabileceğini düşüneceksin. Çünkü çok sığ bir mükemmeliyetçilik, çok sığ bir başarı algısının içinde yapışmış kalmışsındır. Çünkü ego odaklı yaşam çok rekabetçi, ego odaklı yaşam oldukça yarışmacı bir yaşamdır ve kişiler bir an bile dingin değillerdir. Sürekli olarak zihinleri hareketlidir ve bir sonraki adımı düşünürler. En çok istedikleri şey gerçekleşir, mesela diyelim ki düğün günü. Benim böyle danışanlarım da var. En çok istediği şeyde düğün günü ve olmuştu ama Instagram’da videolara bakıyordu. O anı tüm keyfiyle yaşamadı, sürekli olarak başkalarının gözündeki yaşamlara ve başka yaşamlara özeniyordu. Halbuki eko odaklı yaşama geçtiğimde zihin odaklı yaşamda değilimdir, kalp odaklı yaşamdayımdır. Eylem odaklı değilimdir, oluş odaklıyımdır. Deneyim odaklı, mükemmel odaklı değilimdir; var olmanın, anın ve sürecin keyfini sürerim. Yani yolda olmanın keyfini sürerim. Gideceğim yerin değil. O yüzden ego odaklı insanlar genel olarak hep bir yere varmanın telaşı içindedirler. Yolculuğun keyfini sürmezler.

Halbuki eko odağına geçtiğin zaman yaşamın her anının bana sunulmuş bir nimet olduğunu farkındayımdır. Bana sunulan her şeye şükran duyarım. Bu beni yavaşlatır. Bu beni yavaşlattığı için zamanın içerisindeki Yaradan tarafından bana sunulan bütün bolluk ve bereket enerjisiyle uyumlanırım. Dolayısıyla yargılayıcı bir enerjide olmam, müteşekkir bir enerjide olurum. Müteşekkir bir enerjide olduğum için titreşimim otomatikman yükselir. 200 Hertz üzerine doğru giderim. 200 Hertz üzerinde titreştiğim zaman zaten ben istediğim her şey için bir mıknatıs gibi olurum. Çünkü Yaradan’ın bana sunmuş olduğu sonsuz güzellikleri bilirim ve sevgiyi seçerim. O yüzden korku odaklı yaşamda genel olarak istemediğin her şeyi çekersin. Sevgi odaklı yaşamdaysa beklentin sadece sevgi olduğu için ve sevgi dünyadaki en yüksek frekans olduğu için, sevgi frekansı eşittir bolluk ve bereket frekansı olduğu için yaşamınızda sadece sizi seven olaylar, durumlar kişiler ve bolluk ve bereket enerjisi içinde olursunuz.

Belki şu anda sana söylediklerim içinde yaşadığın bu cehennem gibi dünyada “bu Ayşe Tolga da ne diyor, bu kadın da iyice kafayı yedi” diyebilirsin. Belki de haklısındır. Çünkü sana tam tersi anlatılan bir dünyada yaşıyorsun. Bu bilgileri duymaya ihtiyacın vardı dostum. Gerçekten zihinsel olarak bir cehennemde ya da dünyasal olarak bir cennette yaşayabilirsin. Bunlar iki farklı seçim. Bunları yapmak için korkuyu mu, sevgiyi mi seçeceğine karar vermelisin. Bu da ikinci adımda geldik.

Şimdi üçüncü adıma geldik. Birincide bekleme yapmadan hemen eyleme geçtik. İkincide korku yerine sevgiyi seçtik. Ve üçüncüsü: Nasıl bir çevrede yaşıyorsun? Nasıl bir çevrede yaşadığın, niyetlerini tezahür ettirmenin önündeki bilmediğin engellerden bir tanesi olabilir. Eğer senin sürekli sınırlayan, ilerlemek istediğin hedeflerinden seni sürekli geri tutan bir ailen, bir yuvan varsa niyetlerini gerçekleştirmek senin için zor olsa gerek. yapacaksın. Diyelim ki en başta verdiğim örnek. Çok güzel bir dijital girişim projen var. Hah dedin, yepyeni bir internet sitesi açacağım. Belki bu bir alışveriş sitesi olacak. Hemenbunu sevdiklerinle, belki annenle babanla, belki karınla, belki kocanla paylaştın. Onlarda da bilinç biraz daha kıtlık bilincine doğruysa ve düşük frekansta ego bilincinde varlıklarsa “O olmaz, onu yapan da battı zaten. Bunun için şu kadar paraya ihtiyacın var. Sen bilmiyorsun ki” gibi seni aşağı çeken ortamlarda farkında olmadan yaşıyor olabilirsiniz. Yapacağın şey çok basit. Kulaklarını ve gözlerini kapatacaksın. Her ne kadar sevdiğimiz insanlar da olsa bizi aşağıya çeken, bizi düşüren, enerjimizi düşüren  toksik varlıklar, durumlardan ve insanlardan bilinçli bir şekilde kendimizi izole etmemiz gerekiyor. Bu insanlardan ayrılın, evinizi terk edin, karınızı-kocanızı boşayın demiyorum. Ama önce siz yükseleceksiniz, siz ışık olacaksınız, siz yüksek titreşimli bir mıknatıs olacaksınız. Zaten bu insanlar da senin yüksek titreşiminden dengelenecekler ve yükselecekler.

Benim yaptığım bir şey vardır. Basit bir şey söyleyeyim: Nasıl bir çevrede yaşıyorsun? Herkes, Türkiye’de özellikle bilmediği konularda bile uzman kesildiği için yapacağın her türlü girişimle ilgili sana akıl veren çok olacak. O yüzden kimseyi dinleme. O yüzden de kimseyle paylaşma. Öncelikle bir elmasın cevhere dönüşebilmesi için dışındaki o kabuğu, dış katmanları temizlememiz lazım. Mücevher ustası biziz ve içindeki o elması ışıldatabilmek için öncelikle kendi içimizde bununla ilgili çalışmamız lazım. Gizlilik çok önemli. Aklına gelen güzel bir fikrin varsa bunu sadece senin gibi düşünen yüksek enerjili pozitif insanlarla paylaşabilirsin. Ama onun dışında eğer seni aşağıya çeken, yapacağın eylemlerle seni aşağıya çeken, seni düşüren seni belki zehirleyen insanlar varsa onlardan bir süre için mesafeyi uzak tutmalısın. Bu aynı çatıyı paylaştığın ailen bile olabilir sevgili dostum Belki beni dinleyen genç bir öğrencisin. Biliyorum bazen özellikle gençler anne ve babaların zehirli oklarına çok maruz kalıyorlar. Ama sen kendi hayatının bilinçli yöneticisi olmak için bazen de her şeyi annenle babanla paylaşmaman gerektiğini de göreceksin. Bu da üçüncü adımdı.

Gelelim dördüncü adıma. Dördüncü adımımız şu: Bahaneyi mi seçiyorsun yoksa eyleme geçmeyi mi seçiyorsun? Zihin odaklı yaşamdan bahsetmiştim zaten. Zihin odaklı yaşam şöyle demiştim: Her zaman kendi yaşam tecrübelerinin verdiği referanslarla gider ve çok bilmiştir. Zihin odaklı insan her şeyi bilir. “Ben bunu biliyorum zaten” der. Halbuki öbür tarafta kalp odaklı insan ise deneyime açıktır, “Neden olmasın?” der. Eğer bahane üretmeye meyilli bir zihnin varsa ve sen bunun farkında değilsen istediğin kadar niyetlerini belirle, yaşamında istediğin sonuçları elde edecek tezahüre ulaşamayacaksın. Bunun için lütfen bahane üretmekten vazgeç. Eğer bir iş yapacaksan bunun için tecrübe sahibi olup olmaman, uzunca bir süredir iş yapıyor olup olmaman, kimseye kalbini açmış olup olmaman, parayı nasıl yöneteceğini biliyor olup olmaman hiç önemli değil. Eğer dünyadaki milyarlarca insan arasından bir tanesi bir şey başardıysa bu, kalan milyarlarca insanın da aynı başarıyı elde edebileceği anlamına gelir.

Mutlu bir ilişkisi olan milyarlarca insana bak. Zenginlik içinde yaşayan, servet içinde yaşayan milyarlarca insana bak. İstedikleri yaşamı hayal edip, niyet edip, vizyonlayıp ona tezahür ettiren milyarlarca insana bak. Bütün bu insanlar bunu yapıyorsa sen de yapanlardan olabilirsin. Yeterince inanmadığın için oluyor. O yüzden kendine inanman gerekiyor. Niyetlerinin gerçekleştiricisi olduğunu bilmen gerekiyor. Bahane üretmek dediğimiz şey çok farklı şekillerde olabilir. Zihin sana bilmediğin kadar sinsi oyunlar kuran muazzam bir makinedir. Çünkü seni korumak adına belki başarılı olmaktan, belki ilişki kurmaktan, belki başka şeylerden koruduğunu zanneder zihin. Çünkü geçmiş tecrübelerinde başarısız olduğun, aldatıldığın, çok üzüldüğün, kırıldığın her türlü senaryoda senin bir daha onu yaşamanı istemediği için farkında olmadığın çevrene kalıplar koyar. Bu kalıplara biz inançlar ve alışkanlıklar diyoruz. İşte bunları fark ettiğin noktada bahanelerin de, bahanelerinden kendi çevrene kurduğun o koca kalenin de hemen indiğini göreceksin.

Evren eyleme geçmeni bekliyor sevgili dostum. Sevgili Einstein’ın da söylediği gibi, “Evren düşünceleri değil, eylemleri alkışlar”. Dolayısıyla biz kuantum evrende sonsuz potansiyelimizi açığa çıkartmak istiyorsak yapmamız gereken şey basit: Oturduğun yerde pineklemeyi bırak, popona bir tekmeyi at, hemen ayağa kalk ve eyleme geç. Bekleme yapma. Korku yerine sevgiyi seç. Yaşadığın çevreyi beğenmiyorsan çevredeki, ortamlardaki karanlığı beğenmiyorsan içinde olduğun karanlığa bir ışık sen ol ve oradaki dönüştürücü sen ol. Yaşamında olmasını arzu ettiğin, niyet ettiğin her şeyin bilinçli tezahür ettiricisinin sen olduğunu fark et. Bunu senden başka kimsenin yapmayacağını anla. O yüzden bahaneleri bırak. Bir yetişkin olarak hayatının sorumluluğunu al ve üzerine düşeni yap. Evren bunu yapmanı bekliyor. İnan sen bir adım attığında evren sana on atacak. Ve yaptığında göreceksin ve bana teşekkür edeceksin. Hayatının muazzam bir hızla nasıl değiştiğine sen bile inanamayacaksın. göreceksin.

 

Işık ve sevgi seninle olsun.

 

 

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.