Yemek yapmak, taptaze, doğal besinleri bir araya getirip yeni lezzetler yaratmak ve bunları sevdiklerimle paylaşmak benim ruhumu dinlendiren, mutlu eden bir etkinlik. Bildiğim ya da yeni yeni tanışmaya başladığım tatlardan yepyeni lezzetler oluşturmaya bayılıyorum. Sağlıklı olduğunu bildiğim besinlerden oluşturduğum yeni tatları mümkün olduğunca sizlerle de paylaşmaya çalışıyorum. Ancak tıpkı sizler gibi ben de, çok yoğun çalışan bir kadın olduğum için iş dönüşü kendimi evin kapısından içeri zor atıyorum. Akşam eve geldiğimde bazen sanki tüm gün taş taşımış gibi yorgun oluyorum.
İşte özellikle böyle yorgun hafta içi akşamlarında yemek yapmak tam bir eziyet olabiliyor. Fakat içimdeki iyi yaşam, iyi beslenme, temiz beslenme meleği sayesinde hazır gıdalarla beslenmek gibi bir alışkanlığım da yok. Çünkü hem kendi sağlığımı hem de biricik kızımın sağlığını düşünmek durumundayım. Böyle günler için zaman zaman sizinle de paylaştığım muhteşem pratik tariflerim var. Hem fazla zaman almayacak hem de yeterince sağlıklı ve besleyici olacak yemek alternatiflerimi her daim cebimde tutuyorum.
Aslına bakarsanız, bir beslenme düzeniniz varsa, her gün neredeyse aynı şeyleri yediğimizi göreceksiniz. Şöyle ki yemeklerin çoğunun az sıvı ağda soğanı soteleyip üzerine et ya da sebze ekleyerek az su da katıp pişirildiğini bir düşünün. Sadece tarifin başrol oyuncusu değişiyor pişirme teknikleri de yan rol oyuncuları da genelde aynı kalıyor. Ya da bin bir çeşit salata tariflerimizde yaptığımız işlemler aynı, ancak içeriğine bir şeyler ekleyip çıkarıyoruz. Yani aslında aynı yemeğin ya da salatanın farklı bir versiyonu, hepsi bu.
İnternette çok fazla yemek tarifleri bloğu ve yemek kitapları var. Ancak bunların pek çoğu benim “temiz beslenme” felsefeme fazla uymuyor. Böyle olunca ben de kendi tariflerimi oluşturup onları uyguluyorum ve sizlerle paylaşıyorum. Bu sayede en azından doğru beslenmeye dair bir algı oluşturabilmeyi amaçlıyorum. Çünkü bizler, aslında yediklerimizden ibaretiz ya da ne yediğimiz, içtiğimize göre fiziksel, zihinsel, ruhsal sağlığımızın da durumunu belirliyoruz. Beni tanıyorsunuz, ben fast food beslenme ya da “karın doyurma” taraftarlarından değilim. Mümkün olan en pratik ve en sağlıklı beslenme yollarını araştırıyorum, deniyorum ve sizlerle paylaşıyorum.
Hazırladığım yemek tariflerinin oldukça basit, ama içlerinin doğal ürünlerle dolu olması da en önemli beslenme kriterim. Yemekleri yaparken hangi malzemeleri kullandığım ve onları nasıl hazırladığım, pişirdiğim de en az içeriği kadar önemli. Çünkü pişirme süreci de doğru beslenmenin bir parçasıdır. Çok üzgünüm canlarım, ancak temiz beslenmeye kafa yormadan sağlıklı beslenmeniz ruhen, bedenen sağlıklı olmanız mümkün değil. Benim tariflerimi uygulayarak yiyeceğiniz her şeyin size kendinizi iyi hissettireceğinin garantisini verebilirim. Sağlık durumumuz nasıl olursa olsun, “temiz beslenme” bizi koruyacak, genel sağlık seviyemizi yükseltecektir.
Belki üzerinde “ev yapımı”, “anne emeği” yazan kurabiyeleri, kekleri, yemekleri marketten satın alıp evde çarçabuk yiyebilmek size daha pratik geliyor olabilir. Bir de paketin üzerinde sağlıklı olduğuna dair birkaç ibare görmüş olabilirsiniz, üzgünüm, ama onların çoğu gerçeği yansıtmıyor. Çünkü paketlenip raflara dizilmiş günlerce, belki de haftalarca raflarda bekleyen ürünlerin yeterince sağlıklı olma ihtimali yok. Zaten onları alıp tükettiğinizde “pişirme sanatı” nın pozitif etkilerinde de uzak kalmış olacaksınız. Bana güvenin, kendi hazırladığın yiyeceklerle beslenmek her zaman çok daha iyidir.
İşte tüm bunlardan dolayı oturup yapıştığınız sandalyeden, kanepeden kalkın ve kendiniz, aileniz için sağlıklı bir şeyler hazırlayın. Bu günkü tarifim, yeterince yumuşak, kremimsi ve sağlıklı bir nohut ve karnabahar sote. Siz isterseniz nohut değil de tavuk da kullanabilirsiniz. Hatta ben her iki şekilde de denemenizi tavsiye ediyorum.
Bu tarifimizi hazırlarken geleneksel yapışmaz tava kullanacağız. Ancak bu tavalarla ilgili sizi özellikle uyarmak istiyorum. Tavanın içindeki bir yiyeceği karıştırırken mutlaka tahta kaşık kullanmalısınız. Zira bu tavaların kaplandıkları malzeme aşırı ısıtıldığında toksik bileşikler serbest bırakılır. Bunlar metal bir aletle dokunulduğunda kolayca çizilirler; işte bu çizikler de tavanın kaplandığı malzemenin zararlı içeriklerinin ortaya çıkması ve dolayısıyla da yemeğimize girmesi anlamına geliyor. Yapışmaz tavanız ya da tencereniz çizilmişse onları mutlaka, ama mutlaka atmalı, yenilerini almalısınız.
Aslında günümüzde yapışmaz yüzeyde pişmesi gereken besinler için seramik kaplama tavalar, tencereler mevcut. Bu seramik tavalar, tencereler doğal malzemelerden yapılır ve yapışkan ya da bir zarar gördüğünde ortaya çıkabilecek zararlı maddeler içermez. Bir de seramik tava ve tencerelerde pişirdiğiniz besinlerin yapışmaması için de fazladan yağ kullanmaya da gerek kalmaz. Bir de seramik, çelik, dökme demir ve cam pişirme kaplarının paslanma gibi bir riskinin de olmadığını hatırlatarak yemek tarifime geçmem gerektiğini düşünüyorum. 4 kişilik hazırladığım köri sosunda nohut ve karnabahar sotemize artık başlayabiliriz.
Çoğu köri karışımımda, tarifimde köriye ek olarak zaten kimyon ve kişniş bulunuyor. Fakat bunların miktarı, oranı uygulayacağım ısı faktörüne göre değişiyor. Eğer siz, yemeklerinizi süper baharatlı sevenlerden değilseniz, bu tarifteki miktarlar size yetecektir diye düşünüyorum. Fakat isterseniz baharat miktarını az daha artırabilirsiniz ya da sadece köri de kullanabilirsiniz.
Bu arada marketlerde satılan paket içindeki baharat karışımlarını ben genellikle yemeklerimde kullanmayı tercih etmiyorum. Eğer birbirine çok yakıştığını düşündüğünüz baharatlar varsa onları tek tek alıp siz bir araya getirin. Böylesi daha sağlıklı olacak.
Malzemeler:
- 2 yemek kaşığı Hindistancevizi yağı
- 1 tane kuru soğan sarı (küp küp doğranmış)
- 1 çay kaşığı deniz tuzu
- 3 diş sarımsak (ince kıyılmış)
- 1-2 yemek kaşığı (tatlandırmak için taze öğütülmüş zencefil)
- 2-3 yemek kaşığı köri tozu
- 1 yemek kaşığı kimyon
- Yarım çay kaşığı kişniş
- 3 su bardağı rendelenmiş karnabahar
- 2 bardak haşlanmış nohut
- 1 su bardağı sebze
- 1 çay bardağı sarı kuru üzüm
- 2 su bardağı dolusu yeşillik (ıspanak, pazı, kıvırcık lahana ya da hangi yeşilliği tercih ederseniz olur)
- 1 su bardağı Hindistancevizi ütü (daha az ya da çok olabilir, gerektiği kadar)
Sunum için malzemeler:
- Sade ev yoğurdu
- Yeşil soğan
- Kişniş
- Kavrulmuş kaju fıstığı
Hazırlanışı:
Orta boy bir karnabaharı alın, yıkayın, çiçeklere ayırın ve rendeleyin ya da blendera atıp pirinç büyüklüğüne gelinceye kadar küçültün. Ancak ezilip suyunun çıkmasına da izin vermeyin, dişe dokunur şekilde pürüzlü kalsın.
Büyükçe bir sote tavasında, kısık ateşte hindistancevizi yağını ısıtın. Soğan ve tuzu ekleyin, yaklaşık 5 dakika boyunca yumuşayana kadar kavurun. Sarımsak ve zencefili ekleyin ve bir dakika daha kavurun. Köri, kimyon, kişniş ekleyin ve karıştırın. Ufalanmış karnabahar, haşlanmış nohut, kuru üzüm ekleyin ve karnabahar yumuşayana kadar karıştırın. Yaklaşık 5 dakika kadar sürer.
Yeşillikleri de ekleyerek hafifçe yumuşamasına izin verin ve sonra Hindistan cevizi sütünü de karıştırın. Burada Hindistan cevizi sütünün miktarını siz ayarlayın, kuru bir kıvam isterseniz daha az, suyu isterseniz fazla koyun. Sotenizi servis tabağına alın ve yanında sade ev yoğurdu, yeşil soğan, kişniş ve kavrulmuş kaju fıstığı ile servis yapın.