KABUL ETMEK VE KABULLENMEK

Kendimizi, çevremizi ve hayatımızı kabul edebiliyor muyuz? Ya da ne kadar kabul ediyoruz? Yoksa işimize geldiği kadarını mı kabul ediyoruz?

Kabul etmek aslında farkına varıldığında bir insanın yaşamla olan mücadelesini sona erdiren bir durumdur. Kabul etmek savaşmak veya mücadele etmek gibi algılanmadığında insanı geliştiren, düzenleyen, şekillendiren ve var olan şartlara en iyi şekilde uyumlayan bir durumdur.

Kabul etmek bir kaybediş, bir yenilgi değildir. Herhangi bir haksızlığı kabul etmek de değildir. Bir insanın kabul etmekte zorlandığı her şey hayatla olan savaşıdır. Hayatla ve kendinle savaşamazsın ancak iletişim halinde olursun. Hayatla ve kendinle olan iletişimini kaybetmiş bir insan kabullenmekte zorlanan biridir.

Kabul etmek önce insanın kendini olduğu gibi kabul etmesiyle başlar. Kendini layık görmesi gerekir. Kendisinin sadece kendisiyle var olabileceğini kabul etmesidir. Kendi en iyi ve en kötü taraflarının farkında olup, her türlü fiziki durumunu, ruh halini ve karakterini kabul etmek gerekir. Kendi varlığının bu dünya için kusursuz bir yaratım olduğunu bilmeli ve kabul etmelidir. Kendini kabul etmemiş bir insanın diğer her şeyi kabul etmesinin bir önemi yoktur. Önce kendinden başlamalıdır.

Kendini kabul edemeyen bir insan bunu nasıl anlar dersek, kendini kabul etmeyen insan ciddi derecede yaşadığı ve kendini layık görmediği birçok şeyle hayatını sürdürdüğü görülür. İlk kabul insanın kendi hayatında kendini layık gördüğü yerle başlar. İnsan kendini kabul etmediğinde kendini kendine kabul ettirmek için hayatında birçok varyasyonla karşı karşıya gelir. Aradığı işi bulamaz, istediği ilişkiyi yaşayamaz, istediği evde oturmakta zorlanır, istediği filmi seyrederken veya bir kitabı okurken onun için bir anlam ifade etmediğini düşünür. Dinlenmek için ayırdığı zamanda bile kendisiyle olan savaş yüzünden dinlenmeyi kabul edemez. Çünkü kendisiyle iletişim halinde değildir. Çünkü her sabah uyandığında ya da kendiyle baş başa kaldığında “ben kendimi kabul ediyorum” diyemiyordur. Bunu dediği takdirde ailemin, arkadaşlarımın, dostlarımın, hayatımdaki herkesin beni inandırdığı, istediği, bana dayattığı ve benden talep ettiği her şeyi sevgiyle durduruyorum, kendi istediğimin ne olduğunun farkına varıyorum demek olduğunun farkına varacaktır.

Birçok insan yaşadığı hayatın aslında kendi hayatı olduğunu zanneder, oysaki ailesinin, arkadaşlarının, çevresinin hayatını, ona öğretilmiş ve dayatılmış bir hayatı yaşıyordur. Annesinin, babasının, arkadaşının hayatını ya da bir film karakterinin hayatını yaşadığını göremez. Kendi istediği hayatın farkında değildir ancak bunun idrakine vardığında rahat ve huzurlu bir hayat sürebilir. Bir şeyi deneyimlemek istediğinde iç hissiyatının ona mı yoksa başkasına mı ait olduğunun farkında olmalıdır. Birçok insan ailesinin istediği ya da çevresindeki çoğunluktan gördüğü bir işi seçer. Bazıları ise başkalarının doğru ve yanlışlarını esas alarak kendine bir eş seçer ve onu yaşar. Seçtiği şeyin onun gerçeğini yansıtıp yansıtmadığını göremez. Bunun sonucunda da sorunlar yaşar. Bir şeyi yaparken ki motivasyonunuz önemlidir düşük motivasyonla bir şey yapıyorsanız birinin hayatını yaşıyorsunuz demektir. Burada layık olma duygusu da önemlidir, bu kişi o duruma kendini layık göremediği için kendi gerçekliğini yaşayamaz. Bir insan kendini bir şeye layık gördüğünde, motivasyonu da artar ve layık gördüğü her şeyin ona kolaylıkla gelmeye başladığını görür. Örneğin, kendi kadınlığını kendine layık göremeyen biri kadın erken menopoza girebilir, gözlerini kendine layık göremediği için görmek istemediklerini gören biri, göz sorunları yaşayabilir, bir diğeri kulaklarını kendine layık göremez ve duymak istemediklerini duyar… Yaşam, insanın her haliyle kendini kabul edip, layık görüp, sevebilmek halidir.

Acılarınızı Kabul Edin

Acılarınızı Kabul Edin

Kabul etmeye nerden başlamalıyız diye sorarsak, tabi ki önce kendimizden sonra ise ilk kabulümüz, anne ve babamızdan olmalıdır. “Annemi anne olarak kabul ediyorum, babamı baba olarak kabul ediyorum, kardeşimi, abimi kabul ediyorum, annemin ve babamın soyundakileri kabul ediyorum.” diyerek kabul sürecine başlayabiliriz. Bu sebeple kabul etmek demek; “doğduğum günden bugüne kadar bilinçli ve bilinçsiz ağzımdan çıkan her bir kelimeyi kabul ediyorum. Bu kelimelerin hangisi beni engelleyip ilerlememin önünde duruyorsa onları sevgiyle iptal ediyorum. Bunların hangisi benim hayatıma faydalıysa beni yükseltecekse onları idrak edip kabul ediyorum. Ağzımdan çıkmayı bekleyen hangi kelimelerim varsa onların hayırla, merhametle, sevgiyle ve şefkatle hayatımda var olmasını seçiyorum ve kabul ediyorum.” Diyerek hayatınıza yeni bir başlangıç yapabilirsiniz.

Aslında kabul etmek dediğimiz şey, insanın bilinçsizce inat edip “benim dediğim doğru” diyerek dar bir bakış açısıyla hayatında konfor alanını bozmamak için gelişmemek adına durduğu yerdir, kabul edememek. Kabullenmekte direndiğin her şey etkisini arttırarak, farklı hallere bürünerek kendini kabul ettirmek için önüne çıkmaya devam eder.

“Kabul etmekte direndiğim gelişmeme ve ilerlememe neden olacak her şeyi sevgiyle kabul ediyorum.” Bunu söylemekten korkmamalıyız. Hayatta insana eziyet vermek için hiçbir şey yaratılmadı, insanın gelişmesi ve ilerlemesi için her şey yaratıldı.

Geçmişini kabul etmediğinde geleceğinin mükafatını göremezsin. Hayatta doğru ya da yanlış diye bir şey yoktur. Hayatta mertebe seviyesi olarak idrak edebildiğin alan vardır. “geçmişte şöyle yaptım hayatımın yanlışıydı” deme, yanlış yok. O an ki bilincin, o an ki idrakin ve farkındalığın onu algılayabilirdi ve onu deneyimleye müsaitti. O yaşadıklarını kabul eder ve sana ne anlatmak istediğini anlarsan hayatın konfor alanına dönüşmeye başlar. Unutmak istediğin ve kabul etmek istemediğin her şey hayatına gelmeye devam eder. “evet, ben bunu yaşadım hayatıma girdi bana bir şeyler anlattı, eğer hala anlamadıysam şu andan itibaren anlamayı seçiyorum” de ve devam et.

Kabul etmediğin süreç, zamanı kaybettiğin süreçtir.

Kabul et, içselleştir, anlamaya çalış.

Kabul etmek demek alıp baş tacı yapmak demek değildir. Ancak seçimini değiştirebilirsin. Kar yağıyorsa bunu kabul etmeme gibi bir şansın yoktur ama bunun karşısında nasıl davranacağın senin seçimindir ister şemsiyeni açarsın, ister bere takarsın, istersen evde oturursun. Olan bir şeyi kabul etmemek gibi bir şansın yoktur. Yağan karın altında durup donarak ben karı kabul etmiyorum diyemezsin bu sadece kendini kandırmak olur.

Peki birileri sizi kabul etmiyorsa ne olacak?

Birilerinin sizi kabul edip etmemesi önemli değildir. Eğer seni kabul etmiyorlarsa iletişim şeklini değiştirip ya daha aza indirir ya da iletişimini kesersin. Sen üzerine düşeni yap ve yoluna devam et. Seni kabul etmeme halleri; senin abartılı bir şekilde ilgi göstermen olabilir, kendini değersizleştirerek onlara sunma çaban olabilir, sınırlarını belirleyemediğin halin olabilir, hayatındaki boşlukları onların üzerinden doldurma eğilimin olabilir. Bir insanın bir insanı kabul edememesi, bir insanın karşıdaki insanı doğru konumlandırıp onunla doğru iletişimde olamamasından kaynaklanır.

“Kendimi kabul ediyorum. Ailemi ve hayatımdaki herkesi kabul ediyorum. İşimi kabul ediyorum. Önümde ilerlememe engel olan ne varsa kabul ediyor, fark ediyor, şefkatle, merhametle ve sevgiyle dönüştürüp yoluma devam ediyorum.”

Sevgide Kalın.

Ali Cihan

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.