Gerçekten özgür olmak nasıl mümkün olur?
Dönemin en büyük ihtiyaçlarından biri hiç kuşkusuz “özgür hissetmek”. Herkes bir şekilde özgür ve rahat hissetmesine yardımcı olacak yollar arıyor. Sıkışmışlık hissi, kendin gibi davranamadığını fark etme, tekrar eden döngüler zaman zaman yorucu hale geliyor. Bu durum uzak yerlere kaçıp gitme hayallerinden tutun da kimseyle görüşmeyecek kadar asosyalleşmeye kadar pek çok sonuç doğuruyor. Özgürleşmenin peşinden koşarken aslında bir nevi kaçıyoruz. Kendimizi yalnızlaştırmanın, kimsenin olmadığı uzak noktalara gitmenin bizi özgürleştireceğine dair bir inanç geliştiriyoruz. Uzaklaşalım, en ıssız yerlere gidelim, kimseyle iletişimde olmayalım fakat kendi içimizdeki zincirleri kırmadan gerçek özgürlüğü yakalayabilir miyiz? Nereye gidersek gidelim tüm hissettiklerimiz bizimle gelecek. Bu şekilde özgür olmak mümkün mü?
Peki, gerçekten özgür ve rahat hissetmek için ne yapmak lazım?
Kendi Gerçeğinizi Bulun
Yürüdüğünüz hayat yolunun sizin yolunuz olduğunun farkında olmadan ilerlemek işleri zorlaştırabilir. Yolda zorlama duygular ve fikirlerle ilerlemek en basit şeyi bile karmaşık hale getirebilir. Bu yüzden hangi gerçekle yola devam etmek istediğinizi bulmak en elzem şeylerdendir. “Ben ne istiyorum?” sorusu sizin için vazgeçilmez sorulardan biri olmalı. Her an gerçekten ne istediğinize ve neyin size hitap ettiğine dikkat edin. Reddedilme, dışlanma, sevilmeme korkularıyla gerçeğinizin peşini bırakmayın. Çünkü sizi esas mutlu edecek şey size ait olan yolda, size ait olan donanımla ilerlemektir. En güzel yol sizin yolunuzdur. Kendi gerçeğini bularak emin adımlarla yürümek özgürlüğün giriş kapısıdır.
Fikirlerinizi ve Hislerinizi Söylemekten Çekinmeyin
Fikir ve hislerinizi söylemek sizin için zorsa özgürleşmeniz de zor olacaktır. Çünkü bizim kim olduğumuzu belirleyen şeyler düşüncelerimiz ve duygularımızdır. Peki, siz duygu ve düşüncelerinizi söylemezseniz kendiniz olarak var olmanız ne kadar mümkün olabilir? Devşirme, kopyalama his ve fikirlerle kendinizi ne kadar özgür hissedebilirsiniz?
Hislerimizi ve düşüncelerimizi daha net ifade etmenin ilk koşulu ne hissettiğimizi ve ne düşündüğümüzü gerçekten bilmektir. Bazen o kadar fazla başka etkiler altında oluruz ki kendimize ait olanı bulmakta zorlanırız. Bu yüzden kendinizi ara ara kontrol ederek “Ben ne hissediyorum?” “Ben ne düşünüyorum?” diye sorabilirsiniz. Hatta bunları bir deftere yazıp daha başka bir gözle bakabilirsiniz.
Hisle ve düşünceleri ifade etmemek deyince bu durum tek yönden anlaşılmamalı. Belki siz güzel duygu ve düşünceleri yansıtmakta zorlanıyor da olabilirsiniz. Birinin ne kadar güzel, başarılı olduğunu söylemek, sevginizi ifade etmek gibi konularda da kendinizi kısıtlıyor olabilirsiniz. Burada size engel olan şeyin ne olduğunu fark etmeye çalışın ve duygularınızı ifade etmenin güvenli olduğu konusunda kendinizi ikna edin.
Kararlarınızın Size Ait Olup Olmadığını Kontrol Edin
Duygu ve fikirler bir yerlerden kopyalama olunca alınan kararlarda size ait olmayabiliyor. Bu şekilde alınan kararlar mutsuzluk, pişmanlık ve kendini yaşayamama hissine sebep oluyor. Ben ne düşünüyorum, ne hissediyorum sorularının yanında “Bu karar bana mı ait?” sorusu da önem teşkil ediyor. Hayatınızla ilgili herhangi bir karar verirken bunun ne kadarı gerçekten size ait? Farkında olmadan hangi kalıplar, hangi faktörler sizi yönlendiriyor? Bunların tespiti kendi gerçeğinizle karar vermenize yardımcı olacaktır.
Bir karar vermeden önce şu soruları sorabilirsiniz;
- Bu karar bana mı ait?
- Bu karar beni ne kadar mutlu eder?
- Kendimi bu kararın içinde düşündüğünde ne kadar iyi ve rahat hissediyorum?
- Başkalarının ne düşüneceğine dair konular bu kararda ne kadar etkili oldu?
- Bu kararı verirken, ailemin ya da toplumun doğruları mı kendi doğrularım mı daha baskın?
Yukarıdaki soruları sorduktan sonra verdiğiniz kararın tam olarak sizin kararınız mı olduğunu anlamanız kolaylaşacaktır. Fakat bu noktada dikkat edilmesi gereken bir başka durumda zihnin manipülasyonudur. Siz bu karar neticesinde ne hissettiğinizi anlamaya çalışırken, içinizi korku, sıkıntı, endişe gibi duygular kaplıyor olabilir. Bu gibi durumlarda hissettikleriniz gerçek mi yoksa başka fikirlere zıt düşme, konfor alanından çıkma ya da eleştirilme gibi korkular sizi manipüle etmeye mi çalışıyor bunu iyi analiz edin.
Öz Sevgi Üzerine Çalışın
Öz sevgi her şeyde olduğu gibi özgür ve rahat hissetmek konusunda da önemli meselelerden biridir. Kendinizi sevmeden özgür hissetmek neredeyse imkânsızdır. Bu yüzden öz sevgi, öz şefkat konuları üzerinde mutlaka durun. Sabah uyandığınızda aynanın karşısına geçin ve gözlerinizin içine bakın. Kendiniz olmaktan ne kadar mutlu olduğunuzu ve kendinizi ne kadar sevdiğinizi söyleyin. Kendinize nazik olun ve şefkat gösterin. Zevklerinizin, sizi mutlu eden şeylerin farkında olun. Kendinize özel zamanlar ayırın. Öz benliğinizle ilişkiniz ne kadar gelişir ve sağlam hale gelirse başkalarının sizi onaylamasına dair ihtiyacınız o kadar azalacaktır. Bu da dışlanma, sevilmeme, reddedilme gibi korkuları azaltarak sizin kendi gerçeğinizi bulmanızı ve bu yolda yürümenizi kolaylaştıracaktır.
Kendinizi Yargıladığınız Noktalara Bakın
Her yaptığınız şeyde kendinizi yargılıyor musunuz? Zaman zaman kendinizi “aptal” olmakla bile suçluyor olabilirsiniz. En ufak şeylerde “Bunu nasıl yaptım?” sorularıyla kendinizi boğuyorsanız, kendi kendinizi hapsetmiş oluyorsunuz. Belki de en zor şey insanın kendi hapishanesinden çıkmasıdır. Böyle bir yerde özgürlükten nasıl söz edilebilir?
Kendinizi yargılamanıza sebep olan şeyler daha önceden size söylenmiş şeyler olabilir. Belki bu yargıları kalıplaştırıp özümsemişsinizdir. İç sesiniz sizi yargılamaya başladığında hemen durup sorun “Bu kimin sesi?” Belki ailenizden birinin, belki öğretmeninizin belki bir arkadaşınızın… Bu yargıyı nereden kopyaladığınızı bilirseniz “Bu ben değilim” demeniz de daha kolay olacaktır.
Bunun dışında sürekli mükemmel, hatasız ve kusursuz olma isteği de kendinizi yargılamanıza sebep oluyor olabilir. Böyle durumlarda kendinize hata yapma opsiyonu tanıyın. Herkesin hata yapabileceğini, bunların birer deneyim olduğunu bilin. Bir arkadaşınız bir hata yaptığında ona “Hak ettin, sen de çok aptalsın, şimdi bunun cezasını çek” mi diyorsunuz yoksa hataların normal olduğunu ve her şeyin düzeltilebileceğini mi söylüyorsunuz? Kendinize en yakın arkadaşınıza davrandığınız gibi davranmayı ihmal etmeyin ve anlayışlı olun. Böylece yargılarınızın azaldığını göreceksiniz.
Anda Kalın
Zamanı özgür bırakmadıkça bizim özgür kalmamız mümkün mü? Sürekli geçmişe ya da geleceğe gitmek, bu anda ne olup bittiğinin farkında bile olmamak bize sıkışmışlık hissi verir. Biten ve henüz başlamamış olan arasında yuvarlanır dururuz. Ne hislerimizi, ne kendimizi ne olayları fark edebiliriz. Yaşantımız ezbere, otomatik bir yaşantıya döner ve boşluk hissi oluşur. Hiçbir şeyden zevk almama, yersiz kaygı, sebepsiz huzursuzluk gibi pek çok duygu da onu takip eder. Bu hisler yoğunlaştıkça kaçarak özgür olacağımıza dair bir inanç gelişir. Hayallerimizde hep kimsenin olmadığı bir yerde yaşama fikri vardır. Aslında burada geçmişin ve geleceğin olmadığı bir yerde yaşamak istiyor olduğumuzu fark edip odağımızı ana çevirirsek kaçma isteği yerini yaşama isteğinde bırakacaktır. Bir su gibi akışta ve zahmetsizce ilerlemenin nasıl büyük bir özgürlük hissi olduğunu hayal edebiliyor musunuz? Bu yüzden akışta ve yolda olmak özgürlüğün en kıymetli parçalarındandır.
Akışta olma konusunda zorlanıyorsanız su ile çalışabilirsiniz. Sıkıştığınız ve sürekli geçmiş ile gelecek arasında gidip geldiğiniz zamanlarda su gibi akışta olmayı, onun gibi güçlü fakat zahmetsizce akmayı dileyin hatta suyun ruhunu çağırarak destek isteyin.
Karşınızdakileri de Özgür Bırakın
İlişkide olduğunuz insanları özgür bıraktığınız ölçüde özgürleşirsiniz. Sürekli birilerinin hislerini, davranışlarını, tutumlarını kontrol etmeye çalışmak korkunç bir tutsaklıktır. O anlarda odağınız kendinizde değildir ve sadece karşınızdaki kişinin hareketlerini yorumlamakla vakit geçirirsiniz. Bu durum varsayımlar üzerine kurulu bir ilişkiyi doğurur. Herkesin kendine ait bir fikri, tecrübeleri neticesinde geliştirdiği tutumları vardır. Zaman zaman bunları anlamakta zorlansanız da durumu kabul etmek hem karşıdaki kişiyi hem de sizi özgürleştirir. “Neden böyle davrandı?” dediğiniz kendinizi yiyip bitirdiğiniz olayları bir düşünün. Çoğunlukla durum zannettiğiniz gibi olmamıştır. Ya kişinin başka bir şeye canı sıkkındır ya da sizin için hassas olan o şey onun için o kadar hassas değildir ve fark etmemiştir bile. Birebir aynı olmayı beklemek ve her şeyi kontrol etme çabasında olmak çok yıpratıcıdır. Rahatsız olduğunuz noktaları söyleyin ama herkesin kendi süreci olduğunun da farkında olun. Bu süreç sizi yoracak bir süreçse farklı kararlar verme noktasında tercihte bulunabilirsiniz. Ama sorun sadece sizi sürekli dürten “Bu böyle olmalı, o öyle olmalı” gibi kalıplarsa bu kalıplardan sıyrılmaya gayret edin. Kişileri olduğu haliyle kabul edip özgür bırakın ki siz de kontrol ve kuruntu hapishanesinde tutsak kalmayın.
Keyifli ve enerji dolu bir gün dilerim.
Dr. Yasemin GEÇERLER