Duyuları meditasyona bir geçit olarak kullanmak

Bir öğretmen olarak tüm dünyadan uygulayıcılarla tanışma fırsatım oluyor ancak yoga dünyasında meditasyon konusunda bir yanlış anlaşılma çok yaygın gibi görünüyor. Pek çok insan meditasyonun sakinlik, sessizlik ve boş, huzurlu bir zihinle eş anlamlı olduğunu düşünüyor. Çoğu insan meditasyon yapmanın doğru yolunun yukarıdaki özellikler ortaya çıkana kadar sistemik olarak duyuların içe döndürülmesi olduğu konusunda eğitilmiş. Bu bazıları için iyi olabilir ancak zirveye çıkan tek yol değil.

Meditasyonu düşünmenin bir diğer yolu, sonsuz şekilde çeşitli güçlere sahip olan yaşamla birlikte akmaktır. Bunu yapmak için duyularınızı bir geçit gibi kullanabilirsiniz. Bu yaklaşımda, hayattaki doğal olarak çekildiğiniz nitelikler yakın bir ilişki için mıknatıs haline gelirler. Böylece meditasyon daha az zahmetli hale gelir ve daha tazeleyici, canlandırıcı ve heyecanlandırıcı olur. Meditasyon sırasında tatmin ve heyecan yaşamak tabu gibi görünebilir ancak dünyadan kaçmak değil, onunla etkileşime girmek isteyen insanlar için sağlıklı bir uygulamadır.

Gelecek sefer meditasyon yaptığınızda, gözlerinizi açık tutmayı deneyin. İç düşünceleriniz, duygularınız ve hislerinizi hissettiğiniz gibi, dış dünyayı benimseyin. İnsanlar modern zamanlarda yoga uygulaması yaparken, mücadele yaşamın karmaşasından kaybolmak değil, detaylar ve üstünlük arasında yetenekli bir dans yapmaktır. Gözlerinizin en dikkat çeken şeylerle bağ kurmasına izin verin ve değişmesini sağlayın. Renklerin, dokuların, şekillerin, hareketin, ışığın ve gölgelerin gözlerinize dokunmasına izin verin. Odaklanmak veya bir şeye konsantre olmak için yapay emekler vermekten kaçının. İç deneyiminizi yansıtan dış özellikleri tanımlayın. Çevrenizdeki güzelliği, kaosu, sarsılmazlığı, esnekliği, gelişimi, bozulmayı, dolaşımı ve boşluğu benimseyin. Dış dünya ile simbiyotik bir ilişki içerisinde olan kısmınıza karşı hassas olun.

Kış aylarındaki favori meditasyonlarımdan bir tanesi toplanmak, dışarı çıkmak ve güneşe yumuşak bir bakış atmaktır. Kış karanlık ve soğuğa doğru giderken, içimde ışık ve sıcaklığı yoğun şekilde arzulayan bir kısım var. Gözlerimin açık ve kapalılık arasında gidip gelmesine sık sık izin veririm. Bazı anlarda ışığı ve renkleri almak çok güzel hissettirir. Bazı anlarda ise gözlerimi kapatıp cildimdeki hareketi hissetmek doğru hissettirir. Burada temel nokta, size heyecan veren özellik ve hareketlere güvenmek, onlara teslim olmak. Bu nedenle güneşin gücüyle aktığım zaman bu, dünyadaki en doğal ve tazeleyici şey gibi hissettiriyor. Başladığım zaman durmak devam etmekten daha zor. Bu şekilde o an mükemmel bir meditasyon olduğunu biliyorum.

Duyularınızı bir engel değil bir geçit olarak kullanarak meditasyon yaptığınızda, yaşamın sonsuz çeşitliliğe sahip gücünü takdir etmekte daha iyi hale gelirsiniz. Disiplin size en canlı hissettiren şeye bağlanabilmektir. Favori müziğinizi dinleyin, favori yemeğinizi tüketin, güzel bir masaj yaptırın, etkileyici manzaraya bakın, yağan karda biraz yürüyün, yakın bir arkadaşınızla kaliteli zaman geçirin. Hayatta olmak ve dünyaya karşı hassas olmak çok mükemmel ve gizemli olabilir. Lorin Roche’nin dediği gibi “bir varlık anını bile deneyimlemek bir mucizedir”. Bunu deneyimleyin. Duyularınızı açın ve keyfini çıkarın.

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.