Çocuk Gelişim Kuramları Nelerdir?

 

Çocuk gelişim kuramları, çocukların çocukluk dönemi boyunca nasıl değiştiklerine ve geliştiklerine odaklanmaktadır. Bu kuramlarda sosyal, duygusal ve bilişsel gelişim olmak üzere gelişim farklı açılardan ele alınmaktadır.

İnsan gelişimi oldukça geniş bir konudur. Hepimiz gelişimi kişisel olarak deneyimlemiş olsak da insanların nasıl büyüdüklerini, öğrendiklerini ve davrandıklarını anlamak bazen zor olabilmektedir.

Çocuklar neden belli şekillerde davranır? Çocukların davranışları yaşları, aile ilişkileri ya da bireysel mizaçlarıyla mı ilgilidir? Gelişim psikologları, yaşam boyu meydana gelen davranışları anlamanın, açıklamanın ve tahmin etmenin yanı sıra bu tür sorulara da yanıt aramaktadır.

İnsan gelişimini anlamak için bu gelişimin çeşitli yönlerini açıklamaya yönelik olarak ortaya pek çok çocuk gelişim kuramı atılmıştır.

Çocuk Gelişim Kuramlarının Tarihçesi

Gelişim kuramları, insanın gelişimi ve öğrenmesini düşünme konusunda bir çerçeve sağlar. Peki ama neden gelişimi inceliyoruz? Psikolojik gelişim kuramlarından neler öğrenebiliriz? İnsanların düşüncelerini ve davranışlarını neyin motive ettiğini merak ediyorsanız, bu kuramları anlayarak bireyler ve toplumlar hakkında faydalı bilgiler edinebilirsiniz.

Doğumdan yetişkinlik dönemine kadar süren çocuk gelişimi, insanlık tarihinin çoğunda göz ardı edilen bir konu olmuştur. Çocuklar genelde yetişkinlerin küçük versiyonları olarak görülmüş ve çocukluk ile ergenlik döneminde meydana gelen bilişsel beceriler, dil kullanımı ve fiziksel gelişimdeki ilerlemelere çok az dikkat edilmiştir.

Çocuk gelişimi alanına ilgi gösterilmesi 20. yüzyılın başlarıyla birlikte olmuş olsa da bu dönemde anormal davranışlara odaklanılıyordu. En sonunda araştırmacılar normal çocuk gelişimi ve gelişim üzerinde etki gösteren faktörler dahil olmak üzere çocuk gelişimiyle ilgili diğer konulara giderek daha fazla ilgi göstermeye başladı.

Çocukların nasıl geliştiklerini, öğrendiklerini ve değiştiklerini incelemek neden önemli? Çocuk gelişimini anlamak çok önemli, çünkü bu sayede çocukların doğdukları andan erken yetişkinliğe kadar geçirdikleri bilişsel, duygusal, fiziksel, sosyal ve eğitimsel gelişmeyi tam olarak takdir edebiliriz.

Çocuk gelişimiyle ilgili ana kuramlardan bazıları aşama yaklaşımı ile gelişimin her yönünü tanımlamaya çalışır. Bazıları ise daha küçük çaplıdır ve bilişsel ya da sosyal büyüme gibi gelişimin oldukça sınırlı yönlerine odaklanır.

Kuramcılar ve araştırmacılar, şimdiye kadar ortaya pek çok çocuk gelişim kuramı sürmüştür. Yeni kuramlar, çocukların gelişim aşamalarını ana hatlarıyla belirtmekte ve gelişimin meydana geldiği yaşları tanımlamaktadır.

Freud’un Psikoseksüel Gelişim Teorisi

Psikanalitik teori, Sigmund Freud’un çalışmalarıyla ortaya çıkmıştır. Freud, akıl hastalığı olan hastalarla yaptığı klinik çalışmalar sonucu çocukluk deneyimlerinin ve farkında olunmayan arzuların davranışları etkilediğine inanmaya başlamıştır.

Freud’a göre aşamaların her birinde meydana gelen çatışmalar, kişilik ve davranışlar üzerinde ömür boyu sürecek bir etkiye sahip olabilir. Freud, çocuk gelişiminde bilinen en kapsamlı kuramlardan birini önermiştir.

Freud’un psikoseksüel teorisine göre çocuk gelişimi, vücuttaki farklı zevk alanlarına odaklanan pek çok aşamada gerçekleşir. Her aşamada çocuk, gelişim sürecinde önemli rol oynayan çatışmalarla karşılaşır.

Freud’un kuramına göre libido enerjisi belli aşamalarda erojen bölgelere odaklanıyor. Bir aşamada ilerlemede görülen başarısızlık, gelişimin bu noktasında sabitlenmeye neden olabilir ve yetişkin yaşamda etkili olabilir.

Peki çocuklar aşamaları tamamladıkça ne olur? Ve çocuk gelişimin belli bir aşamasında başarısız olursa ne olur? Her aşamayı başarıyla tamamlamak, sağlıklı yetişkin kimliğin gelişimini sağlar.

Belli bir aşamadaki çatışmaları çözememek, yetişkin davranışları etkileyebilecek takıntılara neden olabilir.

Freud dışındaki bazı çocuk gelişimi kuramcıları, kişiliğin tüm yaşam boyunca değişmeye ve gelişmeye devam ettiğini öne sürerken Freud, gelişimin şekillenmesinde en büyük rolü erken dönemdeki deneyimlerin olduğunu düşünüyordu. Freud’a göre kişilik, beş yaşına kadar büyük ölçüde oturmuş olur.

Erikson’ın Psikososyal Gelişim Kuramı

Psikanalitik teori, yirminci yüzyılın ilk yarısında son derece etkili olmuştur. Freud’dan ilham alan ve etkilenen kuramcılar, Freud’un fikirlerini genişletmeye ve kendi kuramlarını geliştirmeye devam etmişlerdir. Bu kişiler arasında  Erik Erikson’un fikirleri bu alanda en çok bilinenlerden biri haline gelmiştir.

Erikson’un sekiz aşamalı psikososyal gelişim teorisi, sosyal etkileşime ve gelişimin farklı aşamalarında ortaya çıkan çatışmalara odaklanarak yaşam boyunca büyüme ve değişim olduğunu söyler.

Erikson’un psikososyal gelişim teorisi, Freud’unkiyle bazı benzerliklere sahip olsa da pek çok açıdan çok farklıdır. Erikson, gelişimde itici güç olarak cinselliğe odaklanmamış, bunun yerine sosyal etkileşim ve deneyimin belirleyici olduğunu düşünmüştür.

Sekiz aşamalı insani gelişme teorisi, sürecin bebeklikten ölüme kadar devam ettiğini söylemektedir. İnsanlar her aşamada, hayatlarının ilerleyen dönemlerini etkileyen gelişimsel bir çatışma ile karşı karşıya kalmaktadır.

Diğer pek çok kuramın aksine Erikson’ın kuramı yaşam süresi boyunca gelişime odaklanır. Çocuklar ve yetişkinler, her aşamada önemli bir dönüm noktası olan gelişimsel bir krizle karşı karşıya gelir.

Her aşamanın zorluklarıyla başarılı bir şekilde başa çıkmak, yaşam boyu devam edecek psikolojik değerlerin ortaya çıkmasını sağlar.

Davranışsal Çocuk Gelişimi Kuramları

  1. yüzyılın ilk yarısında davranışçılık olarak bilinen yeni bir düşünce okulu, psikoloji alanında baskın bir güç haline geldi. Davranışçılar, psikolojinin daha bilimsel bir disiplin olabilmesi için yalnızca gözlemlenebilir ve ölçülebilir davranışlara odaklanması gerektiğine inanıyorlardı.

Davranışsal bakış açısına göre, tüm insan davranışları çevresel etkilerle ilişkilidir. John B. Watson ve B.F. Skinner gibi bazı davranışçılar, öğrenmenin yalnızca ilişkilendirme ve pekiştirme süreçleri yoluyla gerçekleştiği konusunda ısrarcı olmuşlardır.

Çocuk gelişimine ilişkin davranışsal teoriler, çevresel etkileşimin davranışı nasıl etkilediğine odaklanmakta ve John B. Watson, Ivan Pavlov ve B. F. Skinner gibi kuramcıların kuramlarına dayanmaktadır. Bu kuramlar, yalnızca gözlemlenebilir davranışlarla ilgilenir. Gelişim; ödüllere, cezalara, uyaranlara ve pekiştirmeye gösterilen bir tepki olarak kabul edilir.

Bu teori, diğer çocuk gelişimi teorilerinden önemli ölçüde farklıdır, çünkü içsel düşünceleri ve duyguları dikkate almaz. Bunun yerine tamamen deneyimin olduğumuz kişiyi nasıl şekillendirdiğine odaklanır.

Bu gelişim yaklaşımından ortaya çıkan iki önemli öğrenme türü, klasik koşullandırma ve edimsel koşullanmadır. Klasik koşullanma, doğal olarak oluşan bir uyarıcıyı önceden nötr bir uyarıcı ile eşleştirerek öğrenmeyi içerir. Edimsel koşullanma, davranışları değiştirmek için pekiştirme ve cezayı kullanır.

Piaget’nin Bilişsel Gelişim Kuramı

Bilişsel kuram, kişinin düşünce süreçlerinin gelişimi ile ilgilidir. Ayrıca düşünce süreçlerinin dünyayı anlama ve onunla etkileşim kurma şeklimizi nasıl etkilediğine de bakar.

Kuramcı Jean Piaget, bilişsel gelişimin en etkili kuramlarından birini öne sürmüştür.

Piaget, şu anda açık bir şekilde görülen, ancak çocuk gelişimi üzerinde düşünüldüğünde devrim yaratacak bir fikir önermiştir: Çocuklar, yetişkinlerden farklı düşünür.

Piaget’nin bilişsel teorisinde düşünce süreçlerinin ve zihinsel durumların gelişimi tanımlanmaya ve açıklanmaya çalışılır. Ayrıca düşünce süreçlerinin dünyayı anlama ve dünyayla bağlantı kurma şeklimizi nasıl etkilediğini de inceler.

Piaget daha sonra çocukların entelektüel gelişiminin adımlarını ve sırasını açıklamak için de bir bilişsel gelişim teorisi önermiştir.

Duyu-motor dönemi: Doğumdan iki yaşına kadar, bebeğin dünyaya ilişkin bilgisinin duyusal algıları ve motor aktiviteleriyle sınırlı olduğu bir dönem. Davranışlar, duyusal uyaranların neden olduğu basit motor tepkilerle sınırlıdır.

İşlem öncesi dönem: Çocuğun dili kullanmayı öğrendiği 2 ile 6 yaş arasındaki dönem. Bu aşamada çocuklar henüz somut mantığı anlamaz, bilgileri zihinsel olarak manipüle edemez ve diğer insanların bakış açısını alamazlar.

Somut işlemler dönemi: Çocukların zihinsel işlemleri daha iyi anladıkları 7 ila 11 yaş arasındaki dönem. Çocuklar somut olaylar hakkında mantıklı düşünmeye başlarlar, ancak soyut veya varsayımsal kavramları anlamakta güçlük çekerler.

Soyut işlemler dönemi: İnsanların soyut kavramlar hakkında düşünme yeteneğini geliştirdiği 12 yaşından yetişkinliğe kadar süren dönem. Mantıksal düşünme, tümdengelimli akıl yürütme ve sistematik planlama gibi beceriler de bu aşamada ortaya çıkar.

Bowlby’nin Bağlanma Teorisi

Çocukların sosyal gelişimi ile ilgili çok sayıda araştırma bulunmaktadır. John Bowbly, sosyal gelişimin en eski teorilerinden birini öne sürmüştür. Bowlby, bakıcılarla erken ilişkilerin çocuk gelişiminde önemli bir rol oynadığına ve yaşam boyunca sosyal ilişkileri etkilemeye devam ettiğine inanmıştır.

Bowlby’nin bağlanma teorisi, çocukların doğuştan bağlanma ihtiyacıyla doğduklarını öne sürmektedir. Bu tür bağlanmalar, çocuğun bakılmasını ve korunmasını sağlayarak hayatta kalmasına yardımcı olur. Bu bağlılıklar aynı zamanda açık davranışsal ve motivasyonel kalıplarla karakterize edilir.

Diğer bir deyişle hem çocuklar hem de bakıcılar, yakınlığı sağlamaya yönelik davranışlarda bulunur. Çocuklar kendilerine güvenli bir sığınak ve keşif için güvenli bir telem sağlayan bakıcılarına yakın olmaya ve onlara bağlı kalmaya çalışır.

Araştırmacılar, Bowlby’nin orijinal çalışmasını genişletmiş ve farklı bağlanma stillerinin olduğunu söylemişlerdir. Sürekli olarak destek alan ve bakım gören çocukların güvenli bağlanma stili geliştirmeleri daha mümkünken daha az güvenilir bakım alan çocukların karasız, kaçıngan ya da düzensiz bağlanma stili geliştirmeleri mümkündür.

çocuk hakları

Bandura’nın Sosyal Öğrenme Kuramı

Sosyal öğrenme kuramı, psikolog Albert Bandura’nın çalışmasına dayanmaktadır. Bandura, koşullandırma ve pekiştirme sürecinin, insanın öğrenme sürecinin tamamını açıklayamayacağını düşünüyordu.

Sosyal öğrenme kuramına göre davranışlar gözlem ve modelleme yoluyla da öğrenilebilir. Ebeveynler ve akranlar da dahil olmak üzere çocuklar, başkalarının eylemlerini gözlemleyerek yeni beceriler geliştirir ve yeni bilgiler edinir.

Bandura’nın çocuk gelişimi kuramı, gözlemin öğrenmede kritik bir rol oynadığını öne sürüyor olsa da bu gözlemin mutlaka canlı bir modeli izleme şeklinde olması gerekmiyor.

İnsanlar, bir davranışın nasıl gerçekleştirileceğine dair sözlü talimatları dinleyerek ve kitap ya da filmlerde gerçek veya kurgusal karakterler tarafından sergilenen davranışları gözlemleyerek de öğrenebilirler.

Vygotsky’nin Sosyokültürel Kuramı

Lev Vygotsky adlı başka bir psikolog, özellikle eğitim alanında hala etkili olmaya devam eden bir öğrenme kuramı önermiştir. Piaget gibi Vygotsky de çocukların aktif olarak ve uygulamalı deneyimlerle öğrendiğine inanıyordu.

Vygotsky’nin sosyokültürel kuramı aynı zamanda ebeveynlerin, bakıcıların, akranların ve genel olarak kültürün, üst düzey işlevlerin geliştirilmesinden sorumlu olduğunu öne sürmüştür. Vygotsky’ye göre öğrenme, doğası gereği sosyal bir süreçtir. Başkalarıyla etkileşim yoluyla öğrenme, bireyin dünyayı anlamasıyla bütünleşmektedir.

Vygotsky’nin kuramı, kişinin yardımla yapabilecekleri ile kendi başına yapabilecekleri arasındaki boşluk olan “yakınsal gelişim alanı” kavramını da oluşturmuştur. İnsanlar, daha bilgili olan kişilerin yardımıyla aşamalı olarak öğrenebilir, becerilerini ve anlayışlarını arttırabilir.

Sonuç Olarak

Gördüğünüz üzere psikolojinin en ünlü isimlerinden bazıları, çocuk gelişiminin farklı yönlerini keşfetmeye ve açıklamaya yardımcı olacak kuramlar geliştirmişlerdir. Bu kuramların hepsi bugün tamamen kabul edilmiyor olsa da hepsinin çocuk gelişimini anlamamız üzerinde önemli etkileri olmuştur.

Günümüzde çağdaş psikologlar, çocukların nasıl büyüdüklerini, davrandıklarını ve düşündüklerini anlamak için genelde farklı kuram ve bakış açılarından faydalanır. Bu kuramlar, çocuk gelişimi hakkındaki düşüncelerden yalnızca birkaçıdır.

Gerçekte ise çocukların, çocukluk dönemi boyunca nasıl değiştiklerini ve geliştiklerini anlamak için fiziksel ve psikolojik gelişimi etkileyen pek çok farklı faktörü incelemek gerekir. Genler, çevre ve bu ikisi arasındaki etkileşimler, çocukların hem fiziksel hem de zihinsel gelişimlerini etkilemektedir.

Kaynak: https://www.verywellmind.com/child-development-theories-2795068

 

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.