5 kolay adımda çatışmalardan kaçınmanın yolu

Çok kalabalık bir park alanında bir kaç dakikadır dolanıyordum ve birisinin çıkar gibi olduğunu gördüm. Bu durum mükemmel bir şekilde düzenlenmiş gibiydi.

Fakat boş yere gelip de motoru kapattığımda, birisinin dışarıda agresifçe bağırıp kornaya bastığını duydum.

“Orası için bekliyordum!”

Bana bağıran ses uzun, yaşlı bir adama aitti.

“Bekliyor muydun? Üzgünüm, fark etmedim…”

Bu cümleyi bitirmeme müsaadee etmedi.

“Arabanı oradan çıkart yoksa lastiklerini indiririm!”

Beni haşlıyordu ve bu ani ve agresif tepkiden dolayı şaşırmıştım. Sonrasında zihnim çok hızlı şekilde bir dramaya doğru çekildi.

Görüyorsunuz: Her zaman otorite karşıtı oldum. Özellikle de erkeklerden emir almayı sevmem.

Bu yara nereden geldi bilmiyorum ancak orada. Hatırlayabildiğim kadar uzun süredir bilinçaltı zihnimde duruyor.

Bedenimin kasıldığını ve sinirin midemde biriktiğini hissetmeye başladım. Kızgın adamın arkasına baktım ve arabasını gördüm: en üst model bir Mercedes.

Sonrasında zihnim daha da fazla düşünceyle doldu:

“Yetkili bir hıyar!”

Fakat bir şey söylemedim. Bir kaç saniye hareketsiz durdum ve anı yaşadım. İçimdeki yaranın deşildiğini fark ettim ve bu durum bilincimin gücünü kullanıyordu.

Ancak yara derindi ve Mercedesli adam bunu deşip durdu.

“Arabayı çıkarıyor musun yoksa çıkarmıyor musun?”

Zihnim şöyle diyordu:

“Gitmem mümkün değil! Güzelce sorsaydı olurdu. Ama kaba olduğu için ona bir ders vermem gerek.”

Fakat bunu da sesli şekilde söylemedim. Bunun yerine derin bir nefes alıp adamdan uzaklaştım.

Fakat zihnim bana bağırmaya devam etti:

“Arabayı hareket ettirme! Ona bir ders ver!”

Ancak yine de ağzımdan çıkan kelimeler şöyle oldular:

“Tabii ki, başka bir yere koyarım. Sorun yok.”

Günün geri kalanında zihnim yatışmadı.

“Arabayı çektiğine inanamıyorum! Bunu neden yaptın?”

Tek bir şeyin bile bu kadar zihin karmaşası yaratması beni şaşırttı. Gece meditasyonuma oturduğumda, erkekler ve otorite konusundaki yaramın ne kadar derin olduğunun farkındaydım.

Bunu nereden biliyordum?

Yaranızın ne kadar derin olduğunu bilmek istiyorsanız, deşildiği zaman iç ortamınızın ne kadar hızlı değiştiğini fark edin.

Bir dakika önce park yeri bulduğum için mutlu ve heyecanlıydım. Sonrasında birden kızdım. Bu nasıl mümkün olabilir? İç dünyam nasıl bu kadar hızlı değişti?

Çünkü bilinçaltı örüntüm derindi. Öyle olmasaydı, bağıran adama karşı kızgınlık ve sinir hissetmezdim.

Bu bana Anthony De Mello adlı spiritüel öğretmen tarafından yazılan bir kitaptaki bir pasajı hatırlattı. De Mello insan “programlamadan” şöyle bahsediyor:

İnsanları anlamanın bir zorluğu yok. Sadece programlamanızda zorluklar var…

“Birisi sana hakaret ettiğinde neden sinirlenmiyorsun?” diyorsunuz.

Bu doğru.

“Birisi size hakaret ettiğinde neden sinirlenmemeli?”

Yani demek istediğim, mektup yerine ulaştırılamadığında, onu yazana geri gönderilir. Onu almazsınız, geri gider. Neden hakarete uğradınız veya bunun sonucunda neden sinirlendiniz? Çünkü mektubu aldınız, sebebi bu. İlginç, onu neden aldınız ki?

“Yani onu almamak mümkün mü diyorsun?”

Yani, küçük bir maymun gibi yaşayan bu varlığa insan mı diyorsunuz? Herkes küçük bir ipi çeker ve siz zıplar mısınız?

İnsan olmanın ne demek olduğunu size söyleyeceğim. İnsan olmanın ne demek olduğunu biliyor musunuz? Şöyle bir şeydir: Bir adam marketten her gün gazete alır. Gazete satıcısı ona her zaman kaba davranır.

Bir arkadaşı ona şöyle der: “Neden gazeteni bu adamdan alıyorsun? Sana hep kaba davranıyor. Neden hemen yanındaki yerden almıyorsun?”

Adam şöyle der: “Gazetemi nereden alacağıma neden gazeteci karar versin? Bu kararı verecek gücümüz neden olmalı?”

İşte şimdi insan olmaktan bahsediyoruz. Yoksa maymunlardan konuşuyor olurduk. Onları kontrol edebilirdiniz. Kuyruklarını birazcık sallayın ve çok öngörülebilir şekilde davranırlar. Programlama, programlama.

Sizi sinirlendiren o adam değildi. Sinirlendiren kendiniz de değilsiniz. Programlamanız. Yapmanız gereken şey bunu anlamak ve kendinizi ondan uzaklaştırmak, onu anlayın.

Bu programlamaya dair bir şey mi yapmak istiyorsunuz? Yapabiliyorsanız iyi. Gerekli mi? Hayır. Onu anlıyorsanız, bunun programlamadan geldiğini bilirsiniz. Gerçekten kendi kendini idare edebilir.

Bir kaç ay sonra sizi daha önce kaygılı hale getiren veya zorlaştıran şeylerle barış yaptığınızı fark edeceksiniz. Bu konuda rahatsınız.

Bu spiritüel hayattır. Kendinize ölmektir – programlamayı bırakmaktır. Onun ne olduğunu anlayarak bırakmaktır.

Onu bırakın. Kendinizi programlamadan uzaklaştırın. Tam olarak.

Ben erkeklerden emir alma programımı bırakmadım. Bu pasajı tekrar okuduğumda bunu biliyordum.

Yaşam bana öğrenmem ve gelişmem için bir fırsat veriyordu.

Peki bu yoğun karşılaşmadan öğrendiğim dersler nelerdi?

Büyük Resim Dersleri

Bazı Durumlarda Anı Yaşamak Çok Zor Olabilir

Esasında, mercedesli adamı gönderip arabamı orada bırakmaya çok çok yaklaşmıştım.

Zihnim lastiklerimi patlatırsa ne yapacağımı planlamakla meşguldü.

Yoğun bir farkındalık bazılarına çok doğal şekilde gelir ancak bizim gibi sıradan insanlar için bu farkındalık için çok çalışmak gerekir.

Zihnimin içinde devam eden karmaşadan kendimi ayırmak benim için çok zordu. Bu nedenle aşağıda detaylarını aktaracağım “izleyici” bakışına tutunmak için kasti eylemler gerekli oldu.

Yaşam Yaralarınızı Size Daima Gösterir

Onları size gösterirken şöyle fısıldar:

“Bu yaraları tutmak istiyor musun yoksa onların iyileşmesini mi istiyorsun?”

Anthony de Mello muhtemelen şöyle derdi:

“Maymun gibi davranmaya devam etmek mi istiyorsun?”

Bu sorular bir şeylere bakış açımız ve verdiğimiz tepkileri değiştirmek için birer davettirler. Spiritüel ve duygusal olarak gelişmemiz için davettirler.

Ve yaşam biz onları görene kadar yaralarımızı bize göstermeye devam eder.

Erkekler ve otorite konusunda derin bir yaram vardı. Bu nedenle hayat bana sinirli, agresif bir adam gönderdi. İçimdeki bu anti-otorite yarası programımın bir parçası. O kadar derindi ki iç dünyamın onunla sarsılmasına izin verdim.

Mutluluk ve huzurumun sinir ve yargılamalar ile rahatsız edilmesine izin verdim.

Zaman ve içimi inceleme ile birlikte bu büyük resim derslerini edindim. Ancak anın sıcağında, kimse büyük resmi düşünmez.

Dış dünyada yoğun bir şey olduğunda, biraz “farkındalık eğitimi”ne sahip olmak yardımcı olur. Bunu ilk yardım eğitimi gibi düşünün.

Peki sizi derinden sinirlendiren yoğun durumlar ile karşılaştığınızda atabileceğiniz adımlar nelerdir?

Anı Yaşamanıza Yardımcı Olacak Eylemler

Nefes Almak

Nefes farkındalığı özellikle yoğun, kızgın bir enerjiyle karşılaştığınızda anda kalmanın kesin yoludur.

Eğer kendinizi yoğun bir durum içinde bulursanız, hemen derin, bilinçli bir nefes alın.

Bilinçli nefes almanın zihnin ve egonun gücünü söndürme konusunda ne kadar etkili olduğuna şaşıracaksınız.

Egonuz farkındalığınızı bir anda dramaya dönüştürmek için çok çaba gösterecektir. Bilincinizi ciğerlerinize verdiğinizde, kendinizi anda tutarsınız ve gerçek siz ile beyninizde devam eden karmaşa arasına biraz mesafe koyarsınız.

İzleyici Görüşüne Tutunmak

Yani diğer bir şekilde anlatmak gerekirse: zihninizin düşündüklerini izleyin.

Nefes alıp kendiniz ve zihniniz arasına biraz mesafe koyduğunuzda, bu mesafeyi bilinçli olarak koruma zamanı gelir.

Kendiniz ve egonuz arasına ne kadar mesafe koyarsanız, karşınıza çıkan duruma tepki verme ihtimaliniz o kadar azalır.

Kendiniz ve Durum Arasına Biraz Mesafe Koyun

Karşınızdaki insana biraz garip görünebilse de, kavgadan tamamen uzak durun. Arkanızı dönüp yürüyün. Şöyle diyebilirsiniz:

“Üzgünüm ama bunu düşünmem gerekli”

Veya basitçe bir süre uzaklaşın.

Kendiniz ve durum arasına fiziksel mesafe koymanız önemli çünkü tepki vermeden önce kendinize gelmenize yardımcı olur. Ayrıca görünmez olan başka bir şeye de yardımcı olur:

Kendinizi size saldıran negatif titreşimlerden korursunuz.

Gerçekte, sadece insanların sözlerinden etkilenmeyiz. Onların enerjisinden de etkileniriz. Ağzını bile açmadan birisinin bize kızgın olduğunu anlarız değil mi? Bunu nereden biliyoruz?

Çünkü bunu nasıl yaptığımızı açıklayamasak bile enerjiyi hissederiz.

Durumdan fiziksel olarak uzaklaştığımızda, bize yöneltilen enerjiden kurtuluruz. Enerjinizi merkezleyip daha huzurlu hissettiğinizde, isterseniz duruma geri dönebilirsiniz.

İçinizdeki Yaranın Tetiklendiğinin Farkına Varın

Eğer yara deşildiği anda bunu görebiliyorsanız, duruma tepki verme ihtimaliniz azalır.

Farkındalık karanlığı aydınlatan ışık gibidir.

Bunu yapması oldukça basittir. Yukarıda açıkladığım gibi, iç dünyanız titrediğinde bir yaranın deşildiğinden %100 emin olabilirsiniz.

Yarayı Bırakın

Yaranız deşildiğinde, iç ortamınız titreşir…

Bırakın gitsin.

Bunu açıklamanın daha kolay bir yolu yok. Sizi sarsan zinciri bırakın. Çünkü bir yara veya “program” tam olarak budur:

Sizi geride tutan bir zincir.

Bunu düşünün: Sizi huzurdan bir anda uzaklaştırabilen bir bilinçaltı düzen tarafından gerçekten rehin tutulmak istiyor musunuz?

Eğer istemiyorsanız, tetiklendiğinde bu düzeni bırakın. Tetiklenen kısmı yaşama bırakın. Yaşam gelişmeniz için her zaman ihtiyacınız olanları size gönderir. Yani yaranız bir noktada illa ki deşilecektir.

Yaşam size bir mercedesli adam gönderecektir. Ve o anda, yaranızın gitmesine izin verebilirsiniz.

Son Olarak

Yaşam size zorlu durumlar gönderdiğinde şükranınızı ifade edin. Çünkü günün sonunda, bir yarayı daha iyileştirme fırsatınız olur.

Bize zorlu ve yoğun deneyimler gönderen yaşam gelişmemize yardımcı olur.

Bu mucizevi değil mi?

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.